Kıyı balıkçığı isminden de anlaşılacağı üzer deniz, göl yada akarsu kıyısından yapılan balıkçılığa denmektedir. El oltası veya makaralı olta kullanılarak yapılmaktadır.
Amatör balıkçılıkta en çok tercih edilen yöntemdir. En basit örnekle; bir makara misina, bir adet iğne ve iğneye takılacak yem bulunduktan sonra her türlü deniz kıyısından av gerçekleştirilebilir.
Kıyı balıkçılığı isminden de anlaşılacağı gibi oltanın kıyıdan denize doğru savrulması ile gerçekleştirilir. Bunun için kamış-makina kombinasyonu kullanılabileceği gibi yere açılan misinayı elle atarakta balık tutulabilir.
Makaralı Olta İle Kıyıdan Balık Avı
Bunun için ilk başta bir olta takımı (kamış+makina) temin etmek gerekiyor. Ortalama bir takım olarak 50 kafa bir makina ve 300cm uzunluğunda bir kamış işimizi görecektir. Avlamak istediğimiz balığın boyuna göre, makinamıza 0.25-0.40mm arası misina sarmalıyız. Eğer 0.25mm'den ince misina kullanırsak oltayı savururken kopmalar yaşayabiliriz, 0.40mm misinadan kalın misinalarda atış mesafemizi çok kısaltacaktır. 0.25-0.40mm misina aralığı en genel misina kalınlık tercihidir.
Misinamızı makinamıza sardıktan sonra tutmak istediğimiz balığa özel olta bedeni hazırlamamız gerekmektedir. Zargana balığı tutmak istiyorsak eğer şamandıralı takım, mezigt balığı istiyorsak 4 köstekli dip takımı, kefal balığı istiyorsak kıbrıs sarması gibi. Her balığın ayrı avlanma metodu ve kullanılan takımı vardır. Bunları zamanla araştırarak, ava gittikçe etrafımızdaki diğer balıkçılardan görerek öğrenebiliriz.
Her balığın avı ayrı takımlarla yapıldığı gibi her balık farklı yemleri sevmektedir. Kefal balığı ekmek ile tutulurken çipura balığı yengeç ile tutulmaktadır. Bunları araştırdıkça öğrenebilirsiniz.
Kıyıdan balık avına giderken olta malzemelerimizi (yedek misina, iğne, kurşun, şamandıra) organize olarak koyabileceğimiz bir adet takım çantamız ve yakalanan balıklarımızı veya yemlerimizi koymak üzere bir adet kovamız yanımızda mutlaka bulunmalıdır. Eğer taşıma sıkıntımız yok ise oltamızı suya attıktan sonra gergin bir şekilde yaslayabileceğimiz bir adette tripod (kamış dayanağı) götürmekte fayda vardır, yeni aldığımız oltamızı olup olmadık yerlere yaslayıp düşürüp çizdirmek istemeyiz. Eğer büyük balık hedefliyorsak yakaladığımız balığı kıyıya alabilmek için bir adette kepçe gereklidir. Bu saydığım ihtiyaçları balık avına gidip geldikçe siz belirleyeceğiniz için daha fazla detaya girmiyorum.
El Oltası İle Kıyıdan Balık Avı
Bir adet kasnak ve kasnağa sarılı 100m misina ilk başta yeterlidir. El oltasının dezavantajı oltamızı atıp toplarken misinayı karıştırabilme ihtimalimizin yüksek olmasıdır. Avantajı ise elimizde tutacağımız oltamızdaki en küçük tıkırtıları bile hissedebilecek olmamızdır. Avlanılacak yeri seçerken dikkat etmemiz gereken husus oltamızı attığımız bölgenin derin olmasıdır. Kamış ile savrulan bir takım ile el ile savrulan bir takımın gittiği mesafe çok farklıdır. El oltası ile asla kamışla atabildiğimiz mesafelere ulaşamayız. Eski usta balıkçıların en çok tercih ettikleri gerçekten zevkli olan bir yöntemdir el oltası ile avcılık.
Balıkçılık
İnsanların en eski çağlardan bu yana balık avladıkları bilinmektedir. Günümüzden 5.000 yıl öncesinden kalma, kemikten yapılmış ve bugün kullanılan örneklerine benzeyen iğneler bulunmuştur.
Çinliler M.Ö. 3.000 yıllarında, tuzlu su doldurulmuş havuzlarda kefal üretiyorlardı. Eski Romalılar da havuz ve akvaryumlarda sazan ve tatlı su kefali yetiştiriyorlardı. Bu yöntemlerle balık yetiştirme ortaçağın sonlarına kadar sürdürüldü, ama bu tarihlerde terk edildi. Ancak 19. yüzyılda, Fransız hükümetinin balık üretimini başlatmasıyla yeniden gündeme geldi.
Bugün dünyanın birçok ülkesinde, sofrada tüketilmek üzere büyük çapta balık üretimi yapılmaktadır. Havuzlarda en çok sazan, alabalık ve sombalığı üretilir. Havuzlarda ayrıca soyu azalan balık türleri de yetiştirilmektedir. Tatlı su balıklarının üretiminde iki ayrı yöntem uygulanır. Örneğin sazan, besinini sudaki doğal ortamdan sağlayabileceği büyük göletlerde üretilir. Alabalık üretiminde, dar ve uzun ya da yuvarlak bir havuzdaki küçük bir alanda yüzlerce balık bir arada tutularak daha iyi sonuç alınır. Ama bu havuzlarda balıkların yemle beslenmesi ve gerekli oksijeni sağlayabilmek içinde suyun belirli aralıklarla değiştirilmesi gerekir. Başta Japonya olmak üzere çeşitli ülkelerde tuzlu su balıkları için denizlerde de üretim çiftlikleri kurulmuştur.
İstiridye, midye ve pavurya gibi öbür deniz hayvanları da bazı kıyı sularında yetiştirilmektedir. Doğal yolla üremiş larvalar ya da deniz üretim çiftliğinde yetiştirilmiş yavrular, uygun koşullara sahip bir ortama bırakıldığında çoğalabilir. Bazı Uzakdoğu ülkelerindeki deniz çiftliklerinde büyük çapta teke ve karides üretilir.
Tatlı Su Balıkçılığı
Makaralı oltalar bulunmadan önce, misina bir mantar ya da tahta parçasına elle sarılırdı. Balık oltaya takıldığında balıkçı seri hareketlerle balığı kıyıya çekerdi. Ama bu tür avlanma kolay değildi, misinanın dolaşması, düğüm olması gibi sorunlar yaşanırdı.
Oysa makaralı oltayla avlanmak çok kolaydır. Makara misinanın sarılmasını ve gerekirse gevşetilmesini kolaylaştırmıştır. Örneğin oltaya yakalanan balık sert hareketlerle direnirse makaradaki misina boşaltılarak balığa yol verilir. Balığın yorulup hareketlerinde yavaşlama görülünce, misina yeniden makaraya sarılarak balık çekilir. Ama makaralı oltayla balık avlarken, misinayı ne zaman boşaltıp ne zaman makaraya saracağını bilmek gerekir. Ayrıca misinanın da bir dayanma gücü vardır. Hızlı bir akıntıda balığın çekiş gücü karşısında bunu da hesaba katmak gerekir. Büyük bir balık yakalandığında, onun direnme gücünü kırmak için arada bir misinayı gevşetmek ve balığa yol vermek gerekir. Bunun sonucunda yorulan balık daha kolay çekilebilir.
Avlanmanın önemli noktalarından biri, uygun olta iğnesi seçmektir. Avlanacak balığa göre, değişik büyüklük ve biçimlerde iğneler vardır. Ama bütün olta iğnelerinin ucunda, balığın ağzına saplandıktan sonra çıkmasını engelleyen bir damak (çengel) vardır. İğnelerin sapında da genellikle bir halka bulunur. Hayvan bağırsağından, naylon ya da çelik telden yapılmış "köstek" bu halkadan geçirilerek iğneye bağlanır.
Balıklar çeşitli yemlerle avlanır. Canlı ya da cansız yemler, iğnenin ucundaki damağa geçirilir. Balığın doğal besini olan böcekler, solucanlar, küçük kurbağalar ya da avlanacak balığa göre çok küçük balıklar, en çok kullanılan canlı yemlerdir. Cansız yem olarak ise hamur, ekmek içi, haşlanmış buğday, peynir gibi yiyecekler ya da tüy parçası, yapay sinek gibi yapay yemler kullanılır.
Oltayla balık avlamak ustalık ister. Avlanacak balığın bulunabileceği yeri, suyun yüzeyinde ya da dibinde mi olduğunu bilmek gerekir. Öte yandan oltayı balığın yem aradığı yere atabilmek ya da indirebilmek gerekir. Örneğin somon balığı ve alabalık dışındaki bütün tatlı su balıklarını avlamak için olta dibe bırakılır. Somon balığı, alabalık, gölgebalığı, tatlı su kefali ve kızılkanat avlamada yaygın olarak sinek oltası kullanılır. Yapay sineği uzağa atabilmek için kamışın çok esnek olması, ucunda da kalınca bir misina bulunması gerekir. Oltanın ucuna bağırsak ya da naylondan yapılmış 2-3 metre uzunluğunda bir beden, bedenin ucundaki iğneye de tüy parçaları, kürk, ipek ve parlak tellerden yapılmış yapay sinek bağlanır bu şekilde balık avlanır.
Amatör Deniz Balıkçılığı
Amatör deniz balıkçılığında da tatlı su balıkçılığında kullanılan olta takımlarının hemen aynısı kullanılır. Ama kamış ve misinaların daha sağlam olması gekekir. Oltanın iyice derine inebilmesi için daha ağır kurşunlar (iskandil) ve iri balıkları da yakalayabilmek için daha büyük iğneler kullanılmalıdır. Dipte ya da dibe yakın derinliklerde yaşayan mezgit, morina ve yassıbalıkları avlamak için yem olarak karides, midye ve solucan tercih edilir. Uskumru ve lüfer ise, hareket halindeki tekneden kaşıkla ya da doğal yemle tutulur.
Deniz balıkçılığında köstekli olta da çok kullanılan olta tiplerinden biridir. Bu oltanın ucundaki iskandilli bedenine, belirli aralıklarla pirinç telden yapılmış köstekler bağlanır. Bu oltanın adı da bu kösteklerden gelir. Kösteklere kısa misinalar, misinaların ucuna da iğneler takılır. Köstekli oltayla balık avlamada canlı yemler kullanılır. Avlanma sırasında olta gergin tutulur ve balık yeme atladığı anda olta hafifçe silkelenerek balığın iğneyi yutması sağlanır. Sonra balığın iğneden kurtulmasına fırsat vermeden hızla çekilir.
Denizlerde balık avlamada çok yaygın olarak kullanılan çapari de bir tür köstekli oltadır. Ama çaparide canlı yem kullanılmaz, onun yerine genellikle hindi, kaz ve tavuk tüyü gibi yapay yemlerden yararlanılır. Çapari, bir olta (makaraya ya da mantara sarılmış misina), misinanın dolaşmasını engelleyen bir fırdöndü, fırdöndüden iskandile kadar uzanan ve gene misinadan yapılan bir beden ile en uçtaki iskandilden oluşur. Bedenin üzerine, belirli aralıklarla, uçlarına iğne takılmış kısa misina parçalarından köstekler bağlanır. İstavrit gibi küçük balıkları avlamada 10 köstekli (10 iğneli) bir çapari yeterlidir. Ama çaparideki köstek sayısı palamut avında 35'e, torik ve kofana denen iri palamut ve lüfer avında 55'e kadar çıkar.
Kılıçbalığı, orkinos ve tarpon gibi, bazılarının ağırlığı yarım tonu bulan büyük deniz balıkları da hareketli bir tekneden oltayla avlanabilir. Bunun için çok kalın ve sağlam bir kamış ve uzunluğu en az 360 metre olan misina gerekir. Bu tür avlanmada balıkçı kamışın ucunu, beline taktığı özel bir kemere oturtur. Oltaya yakalanan bu kadar ağır balıkları çekmek ve onların direnme gücüne karşı koyabilmek kolay değildir. Onun için yakalanan balık yoruluncaya kadar tekneyle izlenir. Uzun bir süre yol alındıktan sonra balıkçı misinayı makaraya sararak balığı tekneye yaklaştırır. Yakalanan balık ya tekneye alınır ya da teknenin yedeğinde limana kadar çekilir.
Ernest Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz adlı romanında, oltayla büyüm bir balık yakalayan yaşlı bir balıkçının, bu balığı kıyıya çekebilmek için verdiği mücadele ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Amatör balıkçılıkta en çok tercih edilen yöntemdir. En basit örnekle; bir makara misina, bir adet iğne ve iğneye takılacak yem bulunduktan sonra her türlü deniz kıyısından av gerçekleştirilebilir.
Kıyı balıkçılığı isminden de anlaşılacağı gibi oltanın kıyıdan denize doğru savrulması ile gerçekleştirilir. Bunun için kamış-makina kombinasyonu kullanılabileceği gibi yere açılan misinayı elle atarakta balık tutulabilir.
Makaralı Olta İle Kıyıdan Balık Avı
Bunun için ilk başta bir olta takımı (kamış+makina) temin etmek gerekiyor. Ortalama bir takım olarak 50 kafa bir makina ve 300cm uzunluğunda bir kamış işimizi görecektir. Avlamak istediğimiz balığın boyuna göre, makinamıza 0.25-0.40mm arası misina sarmalıyız. Eğer 0.25mm'den ince misina kullanırsak oltayı savururken kopmalar yaşayabiliriz, 0.40mm misinadan kalın misinalarda atış mesafemizi çok kısaltacaktır. 0.25-0.40mm misina aralığı en genel misina kalınlık tercihidir.
Misinamızı makinamıza sardıktan sonra tutmak istediğimiz balığa özel olta bedeni hazırlamamız gerekmektedir. Zargana balığı tutmak istiyorsak eğer şamandıralı takım, mezigt balığı istiyorsak 4 köstekli dip takımı, kefal balığı istiyorsak kıbrıs sarması gibi. Her balığın ayrı avlanma metodu ve kullanılan takımı vardır. Bunları zamanla araştırarak, ava gittikçe etrafımızdaki diğer balıkçılardan görerek öğrenebiliriz.
Her balığın avı ayrı takımlarla yapıldığı gibi her balık farklı yemleri sevmektedir. Kefal balığı ekmek ile tutulurken çipura balığı yengeç ile tutulmaktadır. Bunları araştırdıkça öğrenebilirsiniz.
Kıyıdan balık avına giderken olta malzemelerimizi (yedek misina, iğne, kurşun, şamandıra) organize olarak koyabileceğimiz bir adet takım çantamız ve yakalanan balıklarımızı veya yemlerimizi koymak üzere bir adet kovamız yanımızda mutlaka bulunmalıdır. Eğer taşıma sıkıntımız yok ise oltamızı suya attıktan sonra gergin bir şekilde yaslayabileceğimiz bir adette tripod (kamış dayanağı) götürmekte fayda vardır, yeni aldığımız oltamızı olup olmadık yerlere yaslayıp düşürüp çizdirmek istemeyiz. Eğer büyük balık hedefliyorsak yakaladığımız balığı kıyıya alabilmek için bir adette kepçe gereklidir. Bu saydığım ihtiyaçları balık avına gidip geldikçe siz belirleyeceğiniz için daha fazla detaya girmiyorum.
El Oltası İle Kıyıdan Balık Avı
Bir adet kasnak ve kasnağa sarılı 100m misina ilk başta yeterlidir. El oltasının dezavantajı oltamızı atıp toplarken misinayı karıştırabilme ihtimalimizin yüksek olmasıdır. Avantajı ise elimizde tutacağımız oltamızdaki en küçük tıkırtıları bile hissedebilecek olmamızdır. Avlanılacak yeri seçerken dikkat etmemiz gereken husus oltamızı attığımız bölgenin derin olmasıdır. Kamış ile savrulan bir takım ile el ile savrulan bir takımın gittiği mesafe çok farklıdır. El oltası ile asla kamışla atabildiğimiz mesafelere ulaşamayız. Eski usta balıkçıların en çok tercih ettikleri gerçekten zevkli olan bir yöntemdir el oltası ile avcılık.
Balıkçılık
İnsanların en eski çağlardan bu yana balık avladıkları bilinmektedir. Günümüzden 5.000 yıl öncesinden kalma, kemikten yapılmış ve bugün kullanılan örneklerine benzeyen iğneler bulunmuştur.
Çinliler M.Ö. 3.000 yıllarında, tuzlu su doldurulmuş havuzlarda kefal üretiyorlardı. Eski Romalılar da havuz ve akvaryumlarda sazan ve tatlı su kefali yetiştiriyorlardı. Bu yöntemlerle balık yetiştirme ortaçağın sonlarına kadar sürdürüldü, ama bu tarihlerde terk edildi. Ancak 19. yüzyılda, Fransız hükümetinin balık üretimini başlatmasıyla yeniden gündeme geldi.
Bugün dünyanın birçok ülkesinde, sofrada tüketilmek üzere büyük çapta balık üretimi yapılmaktadır. Havuzlarda en çok sazan, alabalık ve sombalığı üretilir. Havuzlarda ayrıca soyu azalan balık türleri de yetiştirilmektedir. Tatlı su balıklarının üretiminde iki ayrı yöntem uygulanır. Örneğin sazan, besinini sudaki doğal ortamdan sağlayabileceği büyük göletlerde üretilir. Alabalık üretiminde, dar ve uzun ya da yuvarlak bir havuzdaki küçük bir alanda yüzlerce balık bir arada tutularak daha iyi sonuç alınır. Ama bu havuzlarda balıkların yemle beslenmesi ve gerekli oksijeni sağlayabilmek içinde suyun belirli aralıklarla değiştirilmesi gerekir. Başta Japonya olmak üzere çeşitli ülkelerde tuzlu su balıkları için denizlerde de üretim çiftlikleri kurulmuştur.
İstiridye, midye ve pavurya gibi öbür deniz hayvanları da bazı kıyı sularında yetiştirilmektedir. Doğal yolla üremiş larvalar ya da deniz üretim çiftliğinde yetiştirilmiş yavrular, uygun koşullara sahip bir ortama bırakıldığında çoğalabilir. Bazı Uzakdoğu ülkelerindeki deniz çiftliklerinde büyük çapta teke ve karides üretilir.
Tatlı Su Balıkçılığı
Makaralı oltalar bulunmadan önce, misina bir mantar ya da tahta parçasına elle sarılırdı. Balık oltaya takıldığında balıkçı seri hareketlerle balığı kıyıya çekerdi. Ama bu tür avlanma kolay değildi, misinanın dolaşması, düğüm olması gibi sorunlar yaşanırdı.
Oysa makaralı oltayla avlanmak çok kolaydır. Makara misinanın sarılmasını ve gerekirse gevşetilmesini kolaylaştırmıştır. Örneğin oltaya yakalanan balık sert hareketlerle direnirse makaradaki misina boşaltılarak balığa yol verilir. Balığın yorulup hareketlerinde yavaşlama görülünce, misina yeniden makaraya sarılarak balık çekilir. Ama makaralı oltayla balık avlarken, misinayı ne zaman boşaltıp ne zaman makaraya saracağını bilmek gerekir. Ayrıca misinanın da bir dayanma gücü vardır. Hızlı bir akıntıda balığın çekiş gücü karşısında bunu da hesaba katmak gerekir. Büyük bir balık yakalandığında, onun direnme gücünü kırmak için arada bir misinayı gevşetmek ve balığa yol vermek gerekir. Bunun sonucunda yorulan balık daha kolay çekilebilir.
Avlanmanın önemli noktalarından biri, uygun olta iğnesi seçmektir. Avlanacak balığa göre, değişik büyüklük ve biçimlerde iğneler vardır. Ama bütün olta iğnelerinin ucunda, balığın ağzına saplandıktan sonra çıkmasını engelleyen bir damak (çengel) vardır. İğnelerin sapında da genellikle bir halka bulunur. Hayvan bağırsağından, naylon ya da çelik telden yapılmış "köstek" bu halkadan geçirilerek iğneye bağlanır.
Balıklar çeşitli yemlerle avlanır. Canlı ya da cansız yemler, iğnenin ucundaki damağa geçirilir. Balığın doğal besini olan böcekler, solucanlar, küçük kurbağalar ya da avlanacak balığa göre çok küçük balıklar, en çok kullanılan canlı yemlerdir. Cansız yem olarak ise hamur, ekmek içi, haşlanmış buğday, peynir gibi yiyecekler ya da tüy parçası, yapay sinek gibi yapay yemler kullanılır.
Oltayla balık avlamak ustalık ister. Avlanacak balığın bulunabileceği yeri, suyun yüzeyinde ya da dibinde mi olduğunu bilmek gerekir. Öte yandan oltayı balığın yem aradığı yere atabilmek ya da indirebilmek gerekir. Örneğin somon balığı ve alabalık dışındaki bütün tatlı su balıklarını avlamak için olta dibe bırakılır. Somon balığı, alabalık, gölgebalığı, tatlı su kefali ve kızılkanat avlamada yaygın olarak sinek oltası kullanılır. Yapay sineği uzağa atabilmek için kamışın çok esnek olması, ucunda da kalınca bir misina bulunması gerekir. Oltanın ucuna bağırsak ya da naylondan yapılmış 2-3 metre uzunluğunda bir beden, bedenin ucundaki iğneye de tüy parçaları, kürk, ipek ve parlak tellerden yapılmış yapay sinek bağlanır bu şekilde balık avlanır.
Amatör Deniz Balıkçılığı
Amatör deniz balıkçılığında da tatlı su balıkçılığında kullanılan olta takımlarının hemen aynısı kullanılır. Ama kamış ve misinaların daha sağlam olması gekekir. Oltanın iyice derine inebilmesi için daha ağır kurşunlar (iskandil) ve iri balıkları da yakalayabilmek için daha büyük iğneler kullanılmalıdır. Dipte ya da dibe yakın derinliklerde yaşayan mezgit, morina ve yassıbalıkları avlamak için yem olarak karides, midye ve solucan tercih edilir. Uskumru ve lüfer ise, hareket halindeki tekneden kaşıkla ya da doğal yemle tutulur.
Deniz balıkçılığında köstekli olta da çok kullanılan olta tiplerinden biridir. Bu oltanın ucundaki iskandilli bedenine, belirli aralıklarla pirinç telden yapılmış köstekler bağlanır. Bu oltanın adı da bu kösteklerden gelir. Kösteklere kısa misinalar, misinaların ucuna da iğneler takılır. Köstekli oltayla balık avlamada canlı yemler kullanılır. Avlanma sırasında olta gergin tutulur ve balık yeme atladığı anda olta hafifçe silkelenerek balığın iğneyi yutması sağlanır. Sonra balığın iğneden kurtulmasına fırsat vermeden hızla çekilir.
Denizlerde balık avlamada çok yaygın olarak kullanılan çapari de bir tür köstekli oltadır. Ama çaparide canlı yem kullanılmaz, onun yerine genellikle hindi, kaz ve tavuk tüyü gibi yapay yemlerden yararlanılır. Çapari, bir olta (makaraya ya da mantara sarılmış misina), misinanın dolaşmasını engelleyen bir fırdöndü, fırdöndüden iskandile kadar uzanan ve gene misinadan yapılan bir beden ile en uçtaki iskandilden oluşur. Bedenin üzerine, belirli aralıklarla, uçlarına iğne takılmış kısa misina parçalarından köstekler bağlanır. İstavrit gibi küçük balıkları avlamada 10 köstekli (10 iğneli) bir çapari yeterlidir. Ama çaparideki köstek sayısı palamut avında 35'e, torik ve kofana denen iri palamut ve lüfer avında 55'e kadar çıkar.
Kılıçbalığı, orkinos ve tarpon gibi, bazılarının ağırlığı yarım tonu bulan büyük deniz balıkları da hareketli bir tekneden oltayla avlanabilir. Bunun için çok kalın ve sağlam bir kamış ve uzunluğu en az 360 metre olan misina gerekir. Bu tür avlanmada balıkçı kamışın ucunu, beline taktığı özel bir kemere oturtur. Oltaya yakalanan bu kadar ağır balıkları çekmek ve onların direnme gücüne karşı koyabilmek kolay değildir. Onun için yakalanan balık yoruluncaya kadar tekneyle izlenir. Uzun bir süre yol alındıktan sonra balıkçı misinayı makaraya sararak balığı tekneye yaklaştırır. Yakalanan balık ya tekneye alınır ya da teknenin yedeğinde limana kadar çekilir.
Ernest Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz adlı romanında, oltayla büyüm bir balık yakalayan yaşlı bir balıkçının, bu balığı kıyıya çekebilmek için verdiği mücadele ayrıntılarıyla anlatılmıştır.